Ana içeriğe atla

Bu Yapılır mı Be Beşiktaş?

Şimdi, efendim, evrim teorisinde "doğal seleksiyon" denilen bir kavram var. Bu kavrama göre, zayıfların elendiği güçlülerin hayatta kaldığı bir mücadele sözkonusu. Böylelikle bir sonraki nesle güçlü genlerin aktarılması ihtimali artıyor. Böyle böyle zayıf halkalar tamamen temizleniyor. vs. vs.

Şimdi, benim cancağızım Beşiktaş'ımın bu konu ile ne ilgisi var diyeceksiniz. Olmaz mı. Dün gece Macabbi Tel-Aviv  - Beşiktaş maçını izleyen ve kalbi zayıf olan insanların kısmen elendiğini düşünüyorum. Zira zaten sayıları bir önceki Beşiktaş - Dinamo Kiev maçının son dakikasındaki karambolden sonra azalmıştı. Böyle böyle kalbi sağlam bir nesil oluşmasında Beşiktaş'ım üzerine düşeni yapıyor. Tövbe yarabbim...

Şaka bir yana...:) Bu yapılır mı be Beşiktaş'ım? Bu yapılır mı be Carvalhal ? Bu yapılır mı be Quaresma hatta hatta bu yapılır mı be Almeida? Şöyle ki...

Dün film gibi bir maç yaşadık. Aşık olduk, ayrıldık ve final sahnesinde tekrar kavuştuk. Quaresma'nın harika volesi ve Toraman'ın kafası derken ev sahibi  takıma karşı 2-0 öne geçince rahatladık. 2-0 diyorum bak. dakika 50. Ama sonra.....
Part I: Bu yapılır mı be Almeida?

Almeida, "bu ne biçim maç, pek sıkıcı en iyisi ben gol atmayayım da, belki onlar gol bulursa heyecan gelir maça" diye düşünerek, yani tamamen iyi niyetinden mükemmel pasları harcayı harcayıverdi. Defansın da Almeida ile empati kurduğunu düşünüyorum zira defans da bu mükemmel iyi niyette üzerine düşeni yaptı. Hoopp geldi mi skor 2-2 ye. Aferin size. Almeida bir ara topa saygısından başını eğdi diye düşündüm. Zira bir forvet öyle kafa atmaya çalışmaz ya...


Part II: Bu yapılır mı be Carvalhal?

Hadi tamam Almeida gününde değil. Gereksiz iyi niyet ve saygı belirtileri var. Hoca ne yapıyor hoca? Benim canım, iyi niyetli, nur yüzlü, şanslı ve çalışkan hocam inatla Almeida'yı oyunda tutuyor. Şöyle düşünmüş olabilir. "Almeida psikolojik olarak kötü, gol atarsa kendine gelebilir." Herkes dün aşırı iyi niyetliydi zaten. Ama hocam olur mu öyle şey, Almeida kendine gelecek diye, tur mu gitsin. Yazık değil mi Quaresma'nın o güzelim paslarına. Mustafa Pektemek, pekte fena bir alternatif değil sonuçta. Alsana oyuna.


Part III: Bu yapılır mı be Quaresma?

Ama dünkü maçın en iyi niyetlisi Quaresma, dayanamıyor, alıyor sazı eline. Almeida "hocam biz bi hata ettik, maça heyecan gelsin diye atmadık ama maç elden gidiyor. Kaldı 1 dk. Al da at" diye bir pas veriyor Q7'ye. Q7, "atacam oğlum" diyor, birinci adamı geçiyor, "atacam atacam merak etmeyin" diyor ikinci adamı da geçiyor. Üçüncü adam rezil olmamak adına müdahale dahi etmiyor. Quaresma hala gidiyor, zaman akıyor. Millet içinden "Hadi be" diyor. Ama Quaresma yer mi, yemez. Net açıyı bulana kadar gidiyor. Dördüncü adam da gecikince Quaresma patlatıyor golü. Off bee.

Şimdi düşünüyorum da, o israilli oyuncunun daha ilk dakikalardan, Quaresma'nın üzerine oynadığı oyunlar tutsaydı da atılsaydı Quaresma nasıl olurdu acaba maç?

Part IV: Bu yapılır mı be Beşiktaş?

Ve dün gece yine, yeniden "Bir Beşiktaş maçında skor ne olursa olsun, şöyle sırtını dayayıp rahat rahat maç izleyemezsin" gerçeğini idrak ediyoruz. Gerçekten dün 4-0 vs. yensek belki de son dakika 3-2 yendiğimiz kadar sevinmeyecektik. Tüm beşiktaşlılar, hepimiz biraz mazoşistiz biliyorum. Ama bunun iyi bir tarafı da var. Nasıl ki son dakikaya kadar "aha yedik", "aha attılar" korkusu ile geriliyorsak, yine aynı sebeple, "aha atacağız", "hadi be koçum" diye son dakikaya kadar umutlana da biliyoruz.

Neyse ki tadı damağımda kalan bir zaferle bitirdik geceyi. Yukarda da bahsettiğim gibi, kalbimiz dayanmadı. Hani diyoruz ya "Beşiktaş seninle ölmeye geldik"..takım bunu ciddiye alıyor sanırım :) Ve biz sanırım ciddiyiz..:D


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu