Ana içeriğe atla

Sertab ve Rengarenk

Son bir kaç yıldır şöyle bir düşüncem vardı. "Eskiden albümler daha iyidi, daha güzel şarkılar, daha kaliteli sesler, daha iyi aranjeler vardı, şimdi çok bozdular herşeyi".  Bu düşünce sayesinde bir çok albümü tamamen dinlemezdim bile. Sonra farkettim ki değişen müzik değil, biziz. Hayat öyle bir kovalıyor ki, albümleri hep fonda dinliyor, ona özel zaman ayırmıyoruz. Eskiden böyle değildim ben, her albümü defalarca arka arkaya dinler, kartonet elimde, kim yazmış, kim çalmış, vokallerde kimler var bakardım. Öyle verirdim ki kendimi müziğe, tek bir zil sesi, bir gitar tınısı bana tat verirdi. Sonra işte bana bir haller oldu, özenle dinlememeye başladım, üstelik bunu yaparken de insanlara özenmiyorlar artık albümlerine diye eleştiride bulunuyordum.



Tüm bunları neden mi anlatıyorum. Yaklaşık iki saat önce eve dönüş yolunda Sertab'ın "Rengarenk" albümünü ilk kez baştan sona dinledim. Albüm çıktığı andan beri elimin altındaydı ama arada bir "İstanbul", "Bir Çaresi Bulunur", "Açık Adres" ve "Koparılan Çiçekler"  dinlerdim. Belki baştan sona da bir iki kere çalışırken dinlemişimdir ama kendimi vererek,  zaman ayırarak, kulaklıkla, tüm seslere dikkat ederek ilk kez dinledim bugün. Ve utandım kendimden. Ayıp etmişim Sertab'a. Allahtan haberi yok :)

Meğer Sertab eskisi gibiymiş, şarkıları ile, sesi ile, aranjeler ile.  Meğer bu albümde "Sertab Gibi"'nin akustikliği, "Lal" 'ın yumuşaklığı, "Turuncu"'nun çoşkusu varmış. Hiç eskimemiş, hiç değişmemiş.
Albümdeki her şarkı emek içeriyor ama bir şarkı var ki, "aha işte ben" dediğim, nasıl dinlememiş, nasıl kaçırmışım.  İşte O şarkı...."Bir varmışım, Bir yokmuşum" (DİNLE) . Şarkı o kadar güzel, o kadar sade, o kadar ben ki, bir kere dinleyince bu yazıyı yazmak istedim. Geriden gelen gitarlar, flütler, Sertab'ın sesi..of ki offff.....

Albümün şarkı listesi ve söz-müzik sahipleri de şöyle :

"Rengarenk" (söz:Nil Karaibrahimgil, müzik: Raquib Alam & A. R. Rahman)
"Bir Varmışım Bir Yokmuşum" (söz-müzik: Sinan Kaynakçı)
"Koparılan Çiçekler" (söz-müzik:Soner Sarıkabadayı)
"Asla" (söz:Sinan Kaynakçı, müzik: Michel Paul Fugain & Pierre Delanoe)
"Bir Damla Gözlerimde" (söz:Sinan Kaynakçı, müzik: Maurici Calogero Joseph)
"İkimiz Bir Fidanın" (söz - müzik: Hakkı Bulut)
"Bir Çaresi Bulunur" (söz:Sertab Erener, müzik: Demir Demirkan & Sertab Erener)
"Avare" (söz:Sertab Erener & Günay Çoban, müzik: Demir Demirkan & Sertab Erener)
"İstanbul" (söz-müzik: Ersel Serdarlı)
"Ego" (söz-müzik:Soner Sarıkabadayı)
"Bu Böyle" (söz-müzik:Soner Sarıkabadayı)
"Ayrılık ve Biz" (söz-müzik:Sibel Algan)
"Açık Adres (Akustik)" (söz-müzik:Soner Sarıkabadayı)
"Koparılan Çiçekler (Akustik)" (söz-müzik:Soner Sarıkabadayı)
"Koparılan Çiçekler Remix: David Saboy & Ozan Yılmaz"
"Koparılan Çiçekler Remix: Philippe Laurent"
"Koparılan Çiçekler Remix: Burak Yeter"

Görüldüğü gibi dolu dolu bir albüm. Yeniden uyarlama desen var, akustik desen var, remix bile var. Hayır aslında ne bekliyordum ki, Sertab bu, Türk Pop müziğine damgasını zaten vurmuş. Boş işlere imza atmayacaktı herhalde.

Hayat bizi ele geçiriyor. Koşuyor, koşuyor, koşuyor, bazen güzel bir kitabı, bazen bir şarkıyı, bazen bir filmi, bazen bir maçı , çoğu zaman da muhabbetleri kaçırıyoruz. Oysa üretilen her şey zaman vermeye değiyor. İyi ya da kötü olduğunu anlamak için dinlemeniz, okumanız, izlemeniz gerekiyor. Kendimizi vererek, zamanımızı vererek...Hayat öyle işte...bir varmışız, bir yokmuşuz.. Güzelliklerin kıymetini bilelim.
(Bir şarkı adamı bu kadar mı etkiler :D:D )


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu