Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bu oyunu seviyorum...

Son bir yıldır takip ediyorum tenisi. Yani ciddi anlamda. Öncesinde tabi ki maçlara denk gelir, ara ara bakardım ama daha çok oyuncuların fiziği ile ilgilenirdim :) Geçen yıl Rolland Garros ile başladı benim tenis sevdam. Evde can sıkıntısı ile ne yapsam diye düşünürken TV' de gördüğüm maçı izlemeye başladım. Ama izlemek derken gerçekten izlemek. Topa vuruşlarını, topun gidişini vs.Tenis hakkında hiç bir şey bilmememe rağmen inanılmaz eğlendim. Ve maç sonunda "Vay be, güzel spormuş bu " dedim. Yanlış hatırlamıyorsam Federer - Nadal maçıydı. Ne kadar doğru bir maçla başlamışım bilinçli izlemeye, sonradan anladım. Ve evet dünyanın 100 yıldır sevdiği, milyonlarca doların harcandığı, sporcularının adeta dünya yıldızı olduğu bu sporu ben yeni keşfettim :) Hem çok güzel hem de inanılmaz zor bir spor olduğunu da izledikçe anladım. Bir kere kuralları, terimleri, işin püf noktalarını öğrendikçe zorluğunu daha da iyi anlıyorsunuz. Bu da haliyle zevkini de arttırıyor.

Ayakkabı tamircisi...

Bundan yıllar önceydi. Annemle Erzurum sokaklarında geziyorduk. Erzurum' u görenler bilir yollardaki parke taşlarını. Arnavut Kaldırımı gibi değil, daha şekilsiz ve daha aralıklı. Şimdi belki yenilemişlerdir bilmiyorum ama o zamanlar öyleydi en azından. Tam bir topuk düşmanı. İşte annem de o düşmana yenildi ve yürürken ayakkabısının topuğunu kırdı. Hemen yakındaki bir ayakkabı tamircisine girdik. Küçücük bir dükkanı vardı. Yaklaşık 3 metreye 1,5 bilemedin 2 metrelik bir alan. Yaptırabildiği kadar raf yaptırıp, elinden geldiğince ekonomik kullanmıştı adam dükkanını. Nerede olduğunu göremediğim bir radyodan eski türkülerin melodileri geliyordu. Önünde makinası, arkasında raflar, sağında solunda yığılmış ayakkabılar ile sanki oranın bir parçası gibiydi adam. Saç sakal birbirine karışmış, eller nasırlaşmış neredeyse çalıştığı tahta tezgahın dokusunu almıştı. Dış dünya umrunda değildi. Sanki o tezgah ile dünya arasına bir sınır çizmişti ve ne dışarı çıkıyor, ne de içeri kimseyi

Hayırdır inşallah...

Bazen evrenden işaret beklersiniz ya, o da aralara küçük küçük serpiştirip sizin görmenizi, farketmenizi bekler. Bazen de gözünüze sokabiliyor işte böyle...:)

Şaşkın güvercinin yol haritası...:)

Pazar sabahı pencereyi açtığımda şaşkın bir güvercinin (ya da birden fazla...emin değilim ) karda bıraktığı izleri gördüm. Aklıma  "Kara basma iz olur"  türküsü geldi. Bir yandan söylerken bir yandan da telefona sarılıp resimlerini çektim...İzler hem çok hoşuma gitti hem de üzerinde biraz kafa patlattım :) Anladığım kadarı ile karın eridiği noktalara gidip su içmeye çalışmış... Duvara yakın kısımlarda nasıl da dolaşmış. Sizce burada kaç kuşun ayak izi var... :) İşt en çok bu resimde aklım karıştı..Eğer üç ayrı kuş konup ortada buluşmadılarsa tam olarak bu izler nasıl oldu. Güvercin kendi ayak izi üzerinden mi gidip geldi...? Uçup uçup yürüdü mü ? Bu arada hafif kafası güzel sanırım..:)

Değirmenler...

Bu sabah uyanır uyanmaz beynimde bu şarkı dönmeye başladı ve tüm gün çalıp durdu. Karlı ve kapalı bir güne uyanmıştım nereden çıkmıştı bu şarkı ...Gözümün önüne denizi getirip karlı bir manzaraya bakmak tuhaftı. Sonra, gündüz olmasına rağmen inatla geceymiş de bu şarkıyı dalgaların eşliğinde söylüyormuşum gibi düşünmeye çalışmam... Buz gibi havada bir ara yaz esintisini hissettim mi bana mı öyle geldi emin değilim. Yoksa sandığım gibi bir yaz şarkısı değil mi bu ? Şöyle bir kategori var mı? "Kışın dinlenecek, yazı hatırlatacak şarkılar" :) Çünkü bu şarkıları ben daha çok sonbahar ve kışları dinliyorum. Ama aklımda sürekli yaz ve deniz oluyor...İlginç Müzik, insanoğlunun sahip olabileceği en ucuz, en kolay ve en güvenilebilir moral kaynağı.Canın mı sıkkın? Aç bir şarkı. Mutlu musun? Dans et.Heyecanlı mısın ? Tempo tut...Yeter ki içindeki melodiyi kaybetme... :)

Kış...Kar...Soğuk...

Uzun zamandır böylesi soğuklar yaşamıyoruz sanırım :) Tüm ülke son bilmem kaç yılın en soğuk zamanlarını yaşıyor. Ben açıkçası gündüz vakti -11 dereceyi en son ne zaman gördüm hatırlamıyorum. İşte bizim işyeri tam da böyle bir yerde olunca kışı daha da çok hissediyorsunuz. Hele iş için sabahın 7 sinde yollara düşüyorsanız.... Ama yine de çok güzel görünüyorlar... Tabi böylesi olumsuz durumlarla eğlenmeyi de bilmeli :) Ne dilediğine dikkat et :) Her zaman nerede durduğuna dikkat etmeli... Kıskanıyor olabiliriz evet... Cana geleceğine   mala gelsin... Demokrasilerde çare tükenmez... :)

Halil Sezai ve Sonbahar...

Hani TV' de program öncesi uyarılar koyuyorlar ya, "Şiddet / Korku" ya da "13+" gibi. İşte bence Halil Sezai' nin şarkıları için de öyle bir işaret koymaları gerekiyor. 22:00 + :) Bu albümün bence gündüz saatlerinde dinlenmesi çok riskli. Sağlıksız hatta. Gece dinleyeceksin bu şarkıları ki sabaha toparlanabilesin. Albüm tam bir tarz albümü sanırım. Tamamını dinlemedim ama radyoda çalan şarkıların hepsinin bir tarzı var. Halil Sezai, kişiliğini oluşturmuş şarkıların. Benim bir numaramda "Sonbahar" şarkısı var. Biliyorum kışın tam da ortasındayız ama şarkı güzel olunca her mevsim dinleniyor işte. Hatta şarkı güzel olunca o mevsimi yaşattırıyor. Sonbahar, benim son zamanlarda dinlediğim en güzel şarkı. En güzel ve en ağır  :) Ayrıca Halil Sezai için, müzik tarzı olarak değil ama kendini ifade tarzı olarak erkek Nazan Öncel demek mümkün bence. Aşkın kendisinde hissettirdiklerini çok samimi dile getiriyor. Bu kadar güzel müz

Ofis Krallığı Bölüm 4: Aşk...(Part I)

Krallıkta yeni misafirlerin telaşı vardır. Kral, Süslü Kaplumbağa' ya "Yeni misafirlerimiz gelecek, hazırlık yapın" diye buyurur.... Tabi Kralın ve Kaplumbağa' nın, Keloğlan' ın kendilerini dinlediğinden haberleri  yoktur... Keloğlan, bu haberi hemen ahaliye duyurur...  Herkes, gelecek misafirler hakkında hayal kurmaya başlar. Kurbağa, olaya, "Lezzetli mi acaba?" diyecek kadar aç gözlü yaklaşırken, Zürafa, "Boyu boyuma uygun olsa bari" diyerek daha romantik hayallere dalmıştır. Uğur böceğinin tek dileği, peşinde olan Kurbağa'dan kurtulmaktır. O yüzden gelen misafirlerin Kurbağa'nın ilgisini çekmesi için dua eder. Bizim şirin Domuzcuğumuz ise, "yakışıklı bir domuz olma ihtimali var mı acaba?" diye geçirir içinden. Bu arada yeni misafirlerimiz olan, Dişi Kurbağa ve Fil, krallığa yaklaşmaktadır. Aralarında meraklı diyaloglar geçer. Fil, "Acaba nasıl bir yer" diye me

Bana öyle bakma :)

Korku mu bence hayır, daha çok ilginç bir şeye bakıyor gibi.  Belki biraz kızgınlık vardır. Onun gözlerinden kendimizi düşünemiyorum. Ayrıca b u resmi görüp de aklına bu şarkı gelen dünya üzerindeki tek insan benim biliyorum :) Resim Kaynak

Sıranın neresindesiniz ?

Bugün iş çıkışı ufak tefek işleri halledip doğalgaz almak için Kızılay' a indim. Yaklaşık bir buçuk saatlik Kızılay maceramda sıralarla çok haşır neşir oldum. Market sırası, ATM sırası, doğalgaz sırası ve dolmuş sırası. :) Böyle anlatınca korkunç gibi geliyor değil mi? Aslında gerçekten korkunç başlamıştı. Market ve ATM değil ama doğalgaz sırası felaketti. Sanırım önümde yaklaşık 100 kişi vardı ve ben sıraya girdiğimde haliyle bir iki dakika kadar "sonuncu" idim. Birkaç dakika sonra sıraya girenler oldu ve ben birden bire sıranın ortasında oluverdim. Aslında sıra çok hızlı ilerlemiyordu ama benim yerim değişmişti ve bu beni iyi hissetirdi. Sonra düşündüm de aslında sıraya girdiğimde bana olumsuz gelen şey sıranın uzunluğu değil, "sonuncu" olmamdı. Sonra benden daha çok bekleyecekleri bilmek beni rahatlattı. Bu sadistlik mi bilmiyorum ama ben buna teselli diyorum. Hayat da öyle değil mi zaten? Kötü bir durum içindeyseniz, ayakta kalabilmek için sizden daha

Kar ve Sümbül

Sabah pencereyi açtığımdan beri dilimde  Nilüfer'in "Her Yerde Kar Var" şarkısı dönüp duruyor. Her taraf bembeyaz. Ofise geldiğimde bu beyazlığa çok tatlı bir pembe eşlik etti. Sümbülümüz sonunda çiçek vermiş... :) Hoşgeldin... :)  Bu şarkıyı eklemesem olmaz :)

Yılbaşından seçmeler...

Yılbaşında İzmir'deydim. Eğlenceli bir ev partisi ile girdim yeni yıla. 2011' in son ve 2012'nin ilk günlerindeki bir kaç güzel şeyi resmettim.. :) (Resmetmek derken, çektim işte :)) Ankara'dan ayrılmadan önce aldığım şahanemsi hediyem. Paketi açmaya da kıyamadım. Bu ağacı tam iki kere devirmeyi başardık. Kutluyorum kendimizi. Bu ağaç taa gökyüzüne kadar çıkıyor. İnanmıyorsunuz değil mi? İşte size "mutluluğun mavi kuşu" :) 3 günlük tatilim boyunca 2 kahve falı bir de tarot falı baktırdım. İşleri biraz kendine bırakmak lazım sanki. Akile Teyzemin süsleri vol.2 :)   Kedi sevmiyorum, sevmiyorum kedi :/ valla tofito mofito farketmiyor. Sen ne güzel bir orkidesin böylee...(Maşallah de, tahtaya vur, bir yerlerini kaşı, dilini ısır) Mutfakta zaman nasıl geçti anlamadık... Çok şirinsiniz.. :) Akile Teyzenin el emeği göz nuru cam süsleme. Sevgili Holly'nin ikizi Polly, karg