Ana içeriğe atla

Üç kısa günden bana....


23 Nisan' ı da değerlendirip bir Antalya yaptım geldim :) Hızlı, huzurlu ve eğlenceli geçti üç günüm. Yeğenimi doyasıya sevdim ama doymadım. Zaten çaktırmayın ama gitme sebebim oydu :) Bol bol fotoğraf çektim. Gündüz yolculuğu ile beynimi boşalttım. Neresinden bakarsanız bakın benim için verimli bir üç gündü. Sezen Aksu' nun "Dört kısa günden bana, bir garip sızı kaldı. Bir de deli özlemin " şarkısını kendime uyarladım. Üç kısa günden bana bir garip huzur kaldı...:) Anladım ki;
  • Huzur arıyorsanız bir çocuğun gözlerine bakmak yeterliymiş
  • Nehir ya da deniz manzarası, dinlenmek için birebirmiş
  • Ana gibi yar, bağdat gibi diyar olmazmış..gerçekten.
  • Gündüz yolculuğu kafanızı boşatmak için birebirmiş. Hele ki bir de Toroslardan geçiyorsanız...
  • Yeğen sevgisi çok başka oluyormuş.
  • Vee...emekli olunca Antalya'ya yerleşeceğim...Kaçarı yok.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu