Ana içeriğe atla

Bir şey mi demek istiyorsun?



Şu aralar fotoğrafçılık aşkımın depreştiğini sanırım postlarımdan da anlıyorsunuz. Ama öyle böyle değil ne görsem çekiyorum. Bir doyumsuzluk mevcut. Neyse geçenlerde ilginç bir şey çektim. Bir dalın ucunu. Biraz da eksantrik bir şey olsun diye, gökyüzü fon olacak şekilde aşağıdan çektim. Çektiğimde fark etmemiştim. Biraz ışığı, filtresi vs. ile oynayınca (Instagram sağolsun), bir şapkalı beliriverdi dalın ucunda :) Arkadaşım "Red Kid" dedi. Belki de... :) Kimdir nedir bilinmez ama o dalın ucunda belirdiği kesin :)


Ve yine bir kaç gün sonra aynı yerde, bu kez o gülün altında çimenlerin üzerinde böyle bir şeyi çektim. Şaka gibi. Ya derviş, fikir, zikir durumu yaşıyorum. Ya da evren benim kafama kafama vurarak bir şeyler anlatmaya çalışıyor :)

Gerçi sadece evrenin işaretleri yetmiyor. Onun farkına varmak, hakkını vermek gibi şeyler de yapmalı insan. Yani ne olacaksa, bunda mutlaka kendisinin de bir eylemi olmalı. Öyle sabit dur, etrafında dönsün her şey olmaz...olmuyor.

Neyse ben de toparlıyorum işte evrenden ufak kırıntılar. Anlık mutlulukları bile yetiyor, eğer bir de gerçekten işaretlerse, ooohh değmeyin keyfime :p



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu