Ana içeriğe atla

Hayatın Renkleri #10 - Ofis



Farkettim ki, bir şeye odaklanırsanız, diğer birçok şey önemini, rengini yitiriyor. O şeyin rengi neyse sizin renginiz de o olabiliyor. Bazen çabuk geçiyor etkisi, diğer renklerin farkına varıyorsunuz. Bazen de o renk gitse bile diğerleri geri gelmiyor. Herşey artık size siyah-beyaz geliyor. Böyle küskün olmamak lazım, böyle bir lüksümüz yok. Hayat geçip gidiyor. Her dakika sana bir renk çarpıyor ve sen görmüyorsun. Bunu kendine yapmaya hakkın yok. Gerçi şans da çok önemli tabi.




Bir arkadaşım, "İstediklerinin olması için, çok çok şanslı olman lazım" demişti. Evet biliyorum, çoğu noktada "insan şansını kendi yaratır" gerçeğini inkar ediyorum (Ben bu kadar uğraşıyorsam neden buna "şans" deniyor ki gibi enteresan düşüncelerim var). Etmemem lazım. Biri beni uyandırsa iyi olur, peri tozu yok, sihir yok...:) Yine de bir zar atayım ve "6" gelsin istiyorum.

Bunun dengesini kurmam lazım, her an mücadeleye hazır, gerçekçi,  bir o kadar da romantik ve mucizelere inanan biri olmak istiyorum. Böyle, "istiyorum, istiyorum" diye tutturunca aklıma yıllar öncesinde Beyaz' ın canlandırdığı Psikopat karakteri geliyor :) Döner istiyorum ama dönmesin istiyorum.... :D

Ve yine şimdilerde İşler Güçler' in jenerik müziğine benzetiyorum kendimi. "Ne kadar da gerçekçi, bir o kadar romantik"....




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu