Ana içeriğe atla

Nehir ve vadi...

Bu hafta sonu bana çok güzel bir renk eşlik etti. 1.5 yaşında yeğenim...Nehir.

O küçücük bedenin sabahtan akşama kadar hareket etme, öğrenme, oynama enerjisine hayran olmamak elde değil. Yakşalık 50 cm boyunda bir bıcırık, evimin altını üstüne getirdi. Haa ben şikayetçi miyim?  Kesinlikle hayır. Çok eğlendim. 

Çocukların dünyayı dengelediğini düşünüyorum. Bunca, çirkin, kötü, fesat, çıkarcı bir dünyanın içinde, temiz, saf kalpler geliyor dünyaya ve dünya bir şekilde dengeleniyor her gün. Karşınızdakinin saflığı size bulaşıyor, bir anda arınıyorsunuz tüm sıkıntılardan. Son iki gün ben bunu yaşadım :)



O' nu, evimizin yakınındaki Dikmen Vadisi' ne, götürdük. Hani Ankaralılar bilir, pazar akşam üzeri yağan o güzel yağmur var ya, işte biz tam o saatlerde, vadide yağmur altında yürüyorduk. Nehir, ağzını açarak gökyüzünden su içmeye çalıştı :)

Suyu bu kadar çok seven bir çocuk görmedim. Her çeşmenin, her havuzun başında saatlerce durabilir, öylece bakabilir. İnsanlar adı ile doğarmış derler ya. Nehir ve su...Düşününce inanmaya başladım.

Ayrıca "korku bilmekten gelir" sözüne de bir kez daha inandım. Evet ben, koskoca insan gerginlikle uzaklaşırken, o her köpeğe koşarak kucak açıyor, yanağını okşayarak, sevmek istediğini söylemeye çalışıyordu :)

Yok yok kesinlikle bu çocuklar dünyayı dengeliyorlar :)

Bir kaç vadi fotoğrafını da paylaşmak lazım tabi. Hazır sertifikamı da almışken:)

Evimden 100 metre yürüyünce, böyle bir manzara çıkıyor karşıma :)


Maksat gökyüzü burada, evleri boşverin :) :P


Yeşilin her tonu...

Eee suni vadinin, suni gökkuşağı olacak haliyle...


Islak sokaklar boyu yürüdüm...kesin bir şarkı içinde geçiyordur bu cümle, geçmiyorsa yazık olmuş...

İki kule... :)


Vadiye ufak bir lunapark koymuşlar, çok hoş görünüyordu...


Yeşilin her tonu...Vol.2.0.


"Yakından çekmezse ölecek" hastalığının belirtileri...:)

Söylemem lazım bu fotoğraflar cep telefonu ile çekildi. İyi bir makine için hala gökten zembille para gelmesini bekliyorum ve bir Emel Sayın şarkısı ile postuma son veriyorum.

Gökten yağmur değil, sevgiler yağsın...
bırakın gönüller, sevgiye kansın...



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu