Ana içeriğe atla

Bu sabah yağmur var Ankara'da...




Sonbaharı seviyorum ama erken kalkma zorunluluğu çok fena. Karanlıkta uyanıp, hazırlanırken hava aydınlansın diye sürekli dışarı bakmak. Hele bir de hava o gün yağmurlu ise, gün boyu süren bir karanlık var demektir ki, uyansan da uyanamazsın. Böyle zamanlarda "Bu havada işe gidilir mi ya" cümlesini kuranlar toplansa, hükümeti bile devirir.

Bunun biraz rahatlatıcı olması gerekiyor sanırım. Sabah sabah seninle aynı şeyleri düşünen insanların varlığı. Ama yok arkadaş, ben o sıcacık yataktan kalkıp, yağmur ve karanlıkta yollara düşüyor muyum, düşüyorum. Bu havada işe gidilir mi ya....

Neyse ki sabah huysuzlugu çabuk geçer, geçmeli sonuçta. Bir şeyler atıştırıp, bir fincan kahve içtin mi bir şeyciklerin kalmaz. Hatta bu renksizlik içinde renk bile bulabilirsin. Radyoda daha sakin şeyler dinler, cama vuran damlaları izleyebilirsin. Bir müddet sonra hoşuna bile gider. Benim gider en azından. Ne de olsa kalktık ve yollara düştük bir kere. Ne diye tüm günü zehir edelim ki...



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu