Ana içeriğe atla

Uyandım...


Picture by Aeravi

Lise ve üniversite hayatım, bana göre eğlenceli geçti. Arkadaşlık, aşk, korku, ihanet, yalnızlık...ne gelirse aklınıza yaşadım azlı çoklu. Ama "yaşadım" en azından. Güzel anılarım, eğlenceli zamanlarım oldu. Sonra bir ara uyumuşum. Yorgunluktan belki...

" O yılları tamamen boş geçirmişim. Monotonluğa giden hayatıma itiraz etmeyerek, mutlu sanmışım kendimi. Gereksiz yere her şeyi kafama takarak, her şeyi stres yaparak... İtinayla beni mutsuz edecek şeyler bulup çıkarıp, onları yetiştirip, büyüterek. Buna kendimce büyümek demişim. Toplum bana bir kimlik vermiş, o olmuşum, o olmaya çalışmışım. Neyi istiyorum diye kalbimi dinlememişim. Ben komik bulmuşum, milletin gülmesinden korkmuşum. Kınamasından, yargılamasından. Farklı geleni kınar olmuşum. Sevmediğim insanların kimliklerine bürünmüşüm. Takdir istemişim, güzel söz istemişim, kimin söylediğine önem vermeden. Arkadaşlarımın hayatlarından kendime pay biçmişim kendiminkini yaşamadan. Anılarını, acılarını çalmışım. Yaşadıklarımdan da sadece korkular biriktirmişim. Korku önlem olmuş, önlem de duvar. Kimse girememiş içeriye, ben de çıkamamışım. Bir noktadan sonra çıkmak bile istememişim. O duvarların içinde, renkli yapma çiçeklerle bir dünya kurmuş, kendimi kandırmışım.  Böyle yaşayarak günler geçirmişim, haftalar...aylar...yıllaaaaarrrrrr"

Sonra ter içinde uyandım. Hızlı nefesler alarak kendime gelmeye çalıştım. Anladım ki, son bir kaç yıl bir yerlerim açıkta kalmış :)


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu