Ana içeriğe atla

Bir Fotoğraf Hikayesi: Çocuk Olmak



Fotoğraf çekme merakım hortladığından beri elimden cep telefonu düşmüyordu. Olduk olmadık her yerde durup bir iki şey çekmeye başlamıştım. Sonra, "madem bu kadar ilgiliyim, bunu bir üst seviyeye taşıyayım" dedim ve tam bir sivri zekalılık örneği göstererek makina almadan kursa başladım. Günler haftaları kovalamış, bir aylık kursum çabucacık bitivermişti  ve benim hala makinam yoktu. Eee haliyle kafamda deli sorular, bir sürü teorik bilgi ile havada çarpışıyordu. Derken bir arkadaşım "ben sana bir makina buldum haydi çekime gidelim" dedi. İşte böyle başlamıştı  Ulus' taki fotoğraf çekme maceram...

O günden sonra kafama kazıdığım bir şey var ki; pratiğini yapmadığın sürece teorinin hiç bir anlamı yok. Zira ilk çekim günümde resmen çuvalladım. 200'e yakın fotoğraf çektim ve belki bunların sadece 50 tanesi işe yarar çıktı. Ya enstantaneyi ayarlayamamıştım, ya kadrajı ya da ışığı. Bazen de odaklanmak istediğime odaklanamamıştım falan. Eeee her şey tecrübe tabi.

Neyse işte o ilk çekim günümde, sağa sola, binalara bakıp "neyi çeksem acaba?" diye düşünüyordum ki, kafamı bir indirdim ve onları gördüm. Üç kız çocuğu sokak ortasında oynuyorlardı. Üstelik muhit olarak fotoğrafçılara pek alışkınlardı. Kameralara resmen poz vermeye başladılar. Biz de çekmeye başladık. İşte benim bu enstantane beceriksizliğim burada kendisini gösterdi ve ortaya bu fotoğraf çıktı. Diğer iki kızı netleştirmeyi başaramamıştım. Şimdi buradan itibaren olayı tamamen çarpıtıp, çıkarlarım uğruna kullanacağım, hazır olun.

"İş bu fotoğrafta, sanatçı arkadaşlığın çocuklar üzerindeki etkisini göstermek istemiştir. Özellike etkiyi  göstermek için seçtiği çocuğu net bırakıp, diğer çocukları hareketli göstererek, izleyiciyi yönlendirmek ve sadece o çocuktaki mutluluğu gözler önüne sermek istemiştir. Fotoğrafa "Çocuk Olmak" ismini vererek de, o yaşlarda yaşanan böylesi saf mutluluğa adeta imrendiğini belirtmiştir. Ayrıca sanatçının fotoğrafı siyah beyaz yapması "siyah beyaz insan fotoğraflarının daha etkileyici olduğu" hilesine dayanmamaktadır. Özel bir amacı vardır ve sanatçı bunu gizlemeyi tercih etmiştir. "...

Yersen :)



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu