Ana içeriğe atla

Dolores Claiborne...

                                                 
Dün akşam harika vakit geçirmemizi sağladı bu muhteşem oyun. Her noktası ile çok çok sevdim. Yorumlarımdan önce oyun hakkındaki bilgilere bakalım. Konusunu şöyle özetlemişler;

"Bir taşra kızı, Joe St George ile savunmasız ve bir telaşla başladığı hayatında; her ne yaptıysa çocuğuna duyduğu en güçlü ve öldürücü sevgiyle yapıyor ve sonunda bu dünyaya dayanabilen en esaslı cadı Dolores Claıborne’e dönüşüyor. Ama hayat öyle nasıl olurdu, böyle nasıl olurdu diyerek geçmiyor. Sabırla zamanı kolluyor… Aynı mağarada yan yana asılı yarasadan bir diğeri Vera Donovan . Ama şansa bak! Emekli bir dedektifin bulmacaya yeniden dönüşüyle bütün yaşananlar derinlerden su yüzüne çıkıyor."

Kadrosu ise şöyle;

Yazan : STEPHEN KING
Çeviren : SİNEMİS CANDEMİR
Düzenleyen : DAVİD JOSS BUCKLEY
Yöneten : HAKAN ÇİMENSER
Dekor Tasarımı : ALİ CEM KÖROĞLU
Giysi Tasarımı : CEREN KARAHAN
Işık Tasarımı : ŞÜKRÜ KIRIMOĞLU
Yönetmen Yardımcısı : MİTHAT ERDEMLİ
Sahne Amiri : AYSEL ERDOĞAN
Kondüvit : DEVRİM KILIÇÖZGÜRLER
Işık Kumanda : MAHİR KÖKSAL - ANIL SAĞIROĞLU
Suflöz : MÜJDE YAZAR
Dekor Sorumluları : ADEM KOYUNCU - RİDVAN TÖREMEN
Aksesuar Sorumlusu : ERSİN ÇELİK

Oyuncular

TOLGA ÇİFTÇİ
SERAP SAĞLAR
TOLGA TUNCER
FULYA KOÇAK
DENİZ GÖKÇE KAYHAN
AHSEN MUTLU(TV SPİKERİ)


Fotoğraflar Kaynak

Şimdi gelelim benim yorumuma...

Bayıldım, bayıldım. Bu yıl izlediğim dört oyun içinde açık ara en iyisi diyebilirim. Zaten oyunun Stephen King romanından uyarlama olması başından sempatik gelmişti. Ama insan merak ediyor tabii, hem kitabı, hem filmi olan bu konunun oyun uyarlaması nasıl olacak diye. Bu kadar olabilirdi. Gerçekten yapanın, oynayanın emeğine sağlık. Vakit su gibi aktı...


Her şeyden önce üst düzey bir oyunculuk izledik. Oyuncuların hepsi tanıdık simalar. Serap Sağlar gibi bir ustayı izledik. Tolga Çiftçi' nin az ve öz oyunculuğuna tanık olduk. Geçen yıl adı Sümeyye Erdoğan ile bir polemiğe karışmış olan Tolga Tuncer' in "en iyi kötü" performansını izledik. Ama o Fulya Koçak yok mu..Coştu gürledi resmen sahnede. İki saat kesintisiz bir performans sergiledi. Muhteşemdi...

İkinci harika şey dekordu. Dekorun kullanımı muhteşemdi. Oyunu hiç kesmeden dekoru hareketli bir platform üzerinde sürekli değiştirdiler. Ortaya koydukları dönen oda sayesinde hem derinlik sağlanmış hem de konu geçişleri hızlanmıştı. Çok çok iyi bir dekor uygulaması vardı. Kavga gürültü sahnelerinde kullanılan aksesuarlar çok gerçekçi idi.

Müzik çok çok iyidi. Hem dram, hem de gerilim sahnelerinde çok yerinde yükselen müzik, barkovizyon desteği ile birlikte duyguyu daha da arttırdı. Cidden korktuğum sahneleri oldu. Ama en çok Vera Donovon' un sahnelerinde yükselen müzik hoşuma gitti.

Özetle dün bir tiyatro oyununa ne açıdan doyulabiliyorsa, doydum. Ankara' da olanlara mutlaka izlemelerini tavsiye ediyorum.



Yorumlar

  1. harika bir oyundu o müziklere tam anlamıyla bayıldım bu müzikleri tekrar dinlemek istiyorum bilen varsa haber versin

    YanıtlaSil
  2. müziklerin ismi neydi lütfen biri yazsın

    YanıtlaSil
  3. Maalesef müzikleri konusunda bir bilgi bulamadım...Henüz.

    YanıtlaSil
  4. The Moon is a Harsh Mistress (Helen Marshall Dracapalley -Pat Metheny- Rob Armstrong)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu