Ana içeriğe atla

Kırılgan...


Bu fotoğrafı bir iki hafta önce çekmiştim. Servisi beklediğimiz yerde sürekli gördüğüm bu zincir o sabah gözüme çok hoş görünmüştü. Bir kaç gün önce zincirin kırıldığını gördüm. Tabii, bu soğuklarda gece muhtemelen donuyor sonra üzerine birileri basınca kırılması kolay bir hale geliyor. Bu basit olay bana evrensel bir gerçeği de hatırlattı. Ne kadar sertsen o kadar kolay kırılırsın...(Enteresan bağlantılar kuran bir kafam var :)) )

Eski bir hikayedir;

"Ustaların çıraklarına sadece edindikleri mesleği, zanaatı değil hayatı da öğrettikleri, en geniş ve 
gerçek anlamıyla öğretmen oldukları dönemde Hintli bir ahşap ustası yaşıyordu.
Bu ustanın çırağı büyüdü, ahşap işlemeyi ve hayatı öğrendi, kendi işini kurup başlattı.
Bir süre sonra dostlarından biri oğlunu getirdi, ustadan onu yanına çırak almasını istedi.
Fakat bu çırak sürekli yakınıp duran, her şeye bozulan bir çocuk çıktı. 
Tahta getirmeye gidiyor, döndüğünde ellerine kıymık battığından uzun uzun 
yakınıyordu. 
Bir iş teslim etmeye gidiyor, döndüğünde yoldan,sıcaktan, 
müşterinin tavrından yakınıyordu. 
Usta çocuğa bir şeyler anlatmaya çalışıyordu ama sözlerinin hiçbir etkisi olmuyordu. 
Bir gün usta çırağını köye tuz almaya gönderdi. 
Çırak ustasının söylediği gibi, tuzu alıp döndü. Usta bir bardak su getirmesini söyledi. Çırak bir bardak suyu getirdi. 
Usta, ''şimdi o tuzu suyun içine at'' dedi. Çırak ustasının söylediğini yaptı. 
Sonra usta 'şimdi o suyu iç' dedi. Çırak suyu içti ve tabii ki içer içmez de tükürdü. Öfkeyle ustasına bakarken, usta 'Nasıldı tadı' diye sordu. Çırak nefretle, 'çok acı' dedi. Usta çocuğa 'Tuzu yanına al gel, gidiyoruz' dedi. Çırak ustasının peşine takıldı. Bir süre sonra civardaki gölün kıyısına geldiler. 
Usta çırağa 'Bütün tuzu göle dök' dedi. Çırak söyleneni yaptı. 
Usta 'Şimdi gölün suyundan iç' dedi. Çırak içti. 
'Suyun tadı nasıldı' diye sordu usta. Çırak, 'çok güzeldi' dedi. 
'Peki tuzun acısını hissettin mi' diye sordu bu kez de. 
çırak 'Hayır'' dedi. 
Usta çırağı karsısına oturtup anlattı: Hayattaki bütün olumsuzluklar işte bu bir avuç tuz gibidir. Eğer sen küçük bir bardak su isen, nasıl tuzun bütün acısını tattıysan, hayatın bütün olumsuzluklarından da öyle etkilenirsin. Eğer sen kişiliğinle ve gönlünle bu önümüzdeki göl gibi isen, hayatta karşılaşabileceğin bütün olumsuzluklar seni, o bir avuç tuz,gölün suyunu nasıl etkilediyse öyle etkiler, bir bardak suda tattığın acıyı vermez sana. Seçim senindir : 
Ya bardak olacaksın ya da göl"...




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu