Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Piknik...

Hafta sonum yoğun geçti demiştim. Parça parça anlatmaya devam... Sırada Cumartesi Ahlatlıbel' deki piknik keyfimiz var. Keçiören Atatürk Parkı' ndaki fotoğraf çekiminden sonra (ki o postu da ilerleyen günlerde yapacağım) arabaya doluşup Ahlatlıbel' e gittik. Kışın ardından ilk güzel havalarda piknik alanları bir başka oluyormuş. Çok kalabalıktı alan ama eğlenceli bir kalabalık vardı. Topunu, uçurtmasını ve portatif sandalyesini alan Ahlatlıbel' e koşmuştu. Uzun zamandır Ankara' da olmama rağmen ben de ilk kez gittim ve çok beğendim. Bir yandan eğlenirken, bir yandan da güzel bulduğum kareleri çektim. Tepemde uçurtmalar, ayaklarımın altında çimler, kulağımda gülüşen bir kalabalık sesi... Yorularak dinlendim. Bol bol top oynadık. Voleybol ve istop :)  Ertesi gün uyandığımda kollarım ağrıyordu. 

Soul Stuff....

Hafta sonum hareketli ve eğlenceli geçti. Konser, laleler ve piknik... Bu havalara da bu yakışırdı zaten.  Soul Stuff konserinden başlayalım.  Arkadaşım üç yıldır bahsetmekteydi bu gruptan. Kısmet bu cumaya imiş. Hayal Kahvesi' ndeki ilk konserime de gitmiş oldum. Genelde soul müzik ve rock' n roll çalan bir grup  Soul Stuff.  Bilindik şarkıları kendi yorumları ile söylüyorlar. Genel olarak da bireysel performans olarak da çok iyiler.  Tabii bizce gecenin yıldızı solistleri Alper Cengiz di. Adam elvis saçları, işlemeli gömlekleri, barış manço vari el hareketleri ve ingilizcesi ile büyüledi bizi. Öyle ki  Türkçe olarak  "Sağolun, çok teşekkürler" den başka cümle kurmadı. Karikatürize bir tipti ama performansı ile bizden takdiri aldı. Adam üç saate yakın şarkı söyledi. Üstelik sesi zorlayan türden şarkılar. Bana mısın demedi. Normalden bir saat geç çıktıkları için biz konserin sonuna kadar kalmadık ama çok çok eğlendik. Bir ara sanırım zombi dansı b

Audrey Hepburn...

Bu kadının fotoğraflarına her bakışımda "sen ne kadar güzel bir kadınsın" cümlesi geçiyor içimden. Sevimli, zarif... Sinema tarihinin en önemli figürlerinden birisi. Son zamanlarda etamin işlerine sarınca bir de bunu işlemek istemiştim. Sonunda güzel bir şablon buldum :) Bu da bitti, duvarımı süsleyeceği günü bekliyor. Sırada Gorjuss  yastık var :)

Kısa Bir Mola...

Bu hafta sonu, 23 Nisan' ı da fırsat bilip Antalya' ya gittim. Aile hasreti gidermek, güzel havaları içime içime çekmek ve en önemlisi iki yaşında bir çocuğun enerjisi ile beslenmek çok çok iyi geldi. Sevgili yeğenim... Nehir. .. Onunla uçurtma tecrübemiz tam bir fiyaskoydu ama ne güzel ki çocuklarda bu tabir yok. Onlar sadece denemekten, koşturmaktan bile çok çok memnunlar :) Her gidişimde yaptığım gibi bu gidişimde de evdeki ufak tefek değişiklikleri tespit etme oyunu oynadık. Ama annemin köşedeki menekşeleri görülmeyecek gibi değildi. Yıllar önce bir sürü menekşesi vardı annemin. Sonra O'nun deyimi ile küstürmüştü tüm menekşeleri ve uzun zamandır evde menekşe yetiştirmiyordu. Bu yıl tekrar başlamış. Çok mutlu oldum. Deniz kenarında kısa bir yürüyüş bu tatilin olmazsa olmazı idi. Ben hava değişimine güvenemeyip kazak ile gezerken, yanımdan yarı çıplak insanların geçmesi bir tuhaf hissettirdi. Yine de sezon tam olarak açılmış değildi. Benim Antalya

Leylakları, Sümbülleri...

Günün fotoğrafı bu, şarkısı da bu olsun :)

Şık Düğme ve Tütüizm...

Birileri güzel bir şey bulduğunda ya da yaptığında internet sayesinde kısa sürede o şey moda oluyor. Tütü etek gibi... :)  Arkadaşım, bir sohbet esnasında bahsetti bu etekten. Ben de heveslendim. Yeğenimin de hoşuna gideceğini düşündüm ve yapmaya karar verdim. İnternette bir araştırayım dedim, aman allahım derya deniz. Ortalık tütü etek kaynıyor. Renk renk, model model. Geç bile kalmışım ben diye geçirdim içimden. Bu hafta sonu malzemeleri almak için Şık Düğme' ye gittim. Yıllardır gitmemiştim. Tabii insan orada ne yapacağını unutuyor. Özellikle ahşap boyama kısmında kayboldum.  Neyse zor da olsa yapacağım işe döndüm ve tül almak üzere tezgaha gittim. Anında bana "etek mi yapacaksınız, şundan alın o zaman" dediler :) Tabii renklere karar vermek zor oldu. Sonunda mor - beyaz yapmaya karar verdim.  Tül, süs, kurdele, lastik, ıvır, zıvır aldıktan sonra eve attım kendimi ve başladım tülleri kesmeye.  İşin zor kısmı bu zaten bence. Tülleri k

Tunalı'da Yağmurlu Bir Pazar...

- Yol çalışması varmış canım şurada buluşalım, - Tamam, ama tam oradan dönmesi zor olur, ben seni burada bekleyeyim... Derken kendimi pembe çiçekli dev bir ağacın altında buldum. Belki de şu aralar Ankara' daki en güzel ağaçlar Deniz Kuvvetleri Komutanlığı' nın bahçesinde. Peki fotoğraf çekebildim mi, tabii ki de hayır. O kadar güvenlikle donatılmış bir yerin fotoğrafını çekmek başıma ne işler açar tahmin bile edemiyorum :)) İnandıramazsın da kimseyi, "amca ağaçlar çok güzeldi" diye. Ömrümün baharındayım henüz. O yüzden o güzel manzarayı beynime çizdim ama maalesef fotoğraf çekemedim. Neyse buluştuk arkadaşımla ve havanın güzelliğine güvenerek Tunalı' da dolaştık biraz. Sonra da Cafe linS' in sakinliğine bıraktık kendimizi. Eee Ankara bu,  havanın kapanması ile yağması bir oldu. Gerçi sıcak bir ortamda, bahçede, ıslanmadan kahve içmek çok keyifliydi. Bana Antalya günlerimi hatırlattı. Malum Antalya' nın yağmurları meşhurdur. Benim lise yıll

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu

Steve Jobs

Öncelikle belirtmeliyim ki bir Android kullanıcısıyım :). Yine de son 30 yılın teknolojisine imzasını atmış bu kişinin biyografisini okumayı çok istiyordum. Nihayet bugün tamamladım kitabı. Aslında sindire sindire, araştıra araştıra okuduğum için hayli uzun sürdü. Zaten bu kitap öyle hemen okunup kenara atılmalık bir kitap değil. Çünkü içinde sadece bir kişinin hayat hikayesi anlatılmıyor. Beraberinde ustaca bir düzende, bir şirket kurma incelikleri, dünyanın önemli şirketleri ve basın yayın organlarının işleyişi, teknoloji dünyasındaki devrimlerin nasıl gerçekleştiği gibi konulara da bir hayli yer verilmiş. Aslında size tavsiye edeceğim şudur ki, kitabı yavaş yavaş ve mümkünse bir bilgisayar yanında okuyun. Bahsettiği noktaları araştırın. Söz konusu videoları izleyin, ürünlerin şekline bakın, şarkıları dinleyin. O zaman cidden kitabın içine giriyorsunuz. Ben abartıp evlendiği otele kadar her şeyin fotoğrafını bulup kitabı resmen görüntülü okudum. Haliyle uzun sürdü ama çok ve

Bir Dalım Bile Yok...

Bu sabah, servise yetişmek için koştur koştur sokağın merdivenlerini iniyordum ki gözüm takıldı bu ağaca. Şaşırdım biraz. Ağacın üst dalları budanmıştı. Bir kaç dal aşağıda vardı ama gövdesi kesikti. Buna rağmen kesik gövdenin uç tarafı çiçeklerle doluydu. Eee kesik bir ağaç olsa da onun için de bahardı ve açması gereken çiçekleri vardı. Ve bir yere toplamıştı çiçeklerini. Hani bize de olur ya uzun süre susarsak birden çok konuşmaya başlarız. "Ne doluymuşsun arkadaş sen" derler... Ya da bir çok konuda sözlerimiz vardır ama fırsat bulamamışızdır tüketmeye. Bir konuda gerektiğinden fazla konuşuruz ki kendimizi dengeleyelim. Bu ağaç da çok doluymuş. Bulduğu ilk yere açıvermiş çiçeklerini...tek bir yere. :)

Kimse...

Son Hazırlıklar...

İlkbahar geldi artık. Kuliste hazırlanıyor bütün tohumlar. Sıralarının gelmesini bekliyorlar yavaş yavaş. Şeytan tüyleri, deve dikenleri, kır çiçekleri ve gelincikler. Sonra kelebekler de sahne alacak. Bize bir kaç ay sürecek harika bir gösteri sunacaklar. Şu an son hazırlık aşamasındalar. Yağmur onlara yardımcı oluyor. Biz de bu hazırlık sürecinin  geçmesini bekliyoruz. Bol bol yağış göreceğiz bir müddet. Ama bu gösteri için yiyeceğimiz her damlaya değer... Şimdilik onları hazırlıkları ile baş başa bırakalım ve buğulu camlardan yollarını gözleyelim... :)