Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Okyanusta Bir Damla...

Cloud Atlas filmi beni çok etkilemişti. Güce karşı direnen insanların farklı öyküleri ve sonunda hepsinin bir noktada birbirlerini etkilediği gerçeği. Filmin sonlarında şöyle bir diyalog geçiyor idealist bir genç ile güç sahibi yaşlı bir adam arasında;  Yaşlı adam : “Bu dünyanın doğal yasalarına karşı gelenler koca bir okyanus içinde bir damla olarak kalırlar” Genç adam : “Okyanus dediğimiz şey zaten birçok damlanın bir araya gelmesinden ibaret değil midir?”... Son bir kaç gündür uzaktan her aşamasını takip ettiğim "Gezi Parkı İşgali" 'ni görünce aklıma geldi bu sahne. Sizler birer damla oldunuz. Kazanmak mühim değildi...

Delicatessen with love...

Bugün Ekşisözlük'te gezerken gördüm bu projeyi. İtalyan fotoğrafçı Gabriele Galimberti, büyükannesinden ilham alarak bu projeye başlamış. Ülke ülke gezerek bir çok "büyükanneye" geleneksel yemeklerini yaptırmış ve fotoğraflamış. Bizi de karnıyarık temsil etmiş :))  Şuradan ve buradan detaylara bakabilirsiniz. 

Gorjuss #2

"Kanepemde bir sürü gorjuss yastığım olacak" projemin ikinci parçası da tamamdır. Sıradaki :)

Sezen Aksu Mode On...

Müzik dinlemek benim hayatımın bir parçası. Her an her yerde fonda mutlaka bir müzik olur ama gerçek anlamda müzik dinlemek...işte o uzun aralıklarla yaptığım bir şey artık. Yani sözlere, notalara, enstrumanlara kendini vererek, tümünü hissederek dinlemek...Şu aralar yine o moddayım. Mp3 player' ım çantamın derinliklerinden çıktı, yeni şarkılar yüklendi ve iş - ev arası günün yaklaşık 1,5 saati bu işe ayrıldı :) Tabii ne dinlediğin de önemli. Ben mesela Sezen Aksu' nun yüz küsür şarkısını seçtim şu dönem için. Yani saadece müzik modumu açmakla kalmadım, ince ayarlarda Sezen Aksu modumu da aktif hale getirdim....:) Hey gidi Sezen Aksu... Tüm albümleri, tüm şarkıları mükemmeldir ama bende üç albümünün yeri çok ayrı. Deli Kızın Türküsü , Işık Doğudan Yükselir ve Adı Bende Saklı...   Deli Kızın Türküsü albümünde sözlerine bittiğim bir şarkı var mesela... Aşkları da vururlar ... Muhteşem. Gel Bana kalbini göster ne olur Sen değilsin bu sudaki aksin

Özgürlük...

Çok sevdim ben bu kitabı. Kendini ve aklını özgür bırak diyor. Aslında kitap etrafımızdaki gerçekleri söylüyor bize. Şapkadan tavşan çıkarmıyor. Sadece "tavşanın şapkada ne işi var" diyor :) Normalde bir kitabı tamamen bitirince paylaşırım ama bu kitap için zaman zaman böyle bir sözü ya da düşünceyi yakaladığım an paylaşmak istiyorum. Bana kazandırdığı ruh hali ile...mesela bugün.....renkli :)

Tembel bir Hafta Sonu...!!

Tembellik göreceli bir kavram bence. Yani dışarıdan eylemleriniz tembellik olarak görünse de, siz aslında zamanınızı "istediğiniz gibi" geçirdiyseniz verimli zaman geçirmişsinizdir :) Bu da benim hafta sonu tesellim. Zira tüm hafta sonu evde tembellik (!) yaparak geçirdim. İzlemeyi planladığım filmleri izledim, birazcık evle ilgilendim, tarçınlı beze yaptım, bol bol tenis maçı izledim ve tabii ki işleme yaptım.  Önce Contact filminden başlamam gerek, çünkü Cuma günü resmen bu filmi canım çekti. Ara ara olur bana, sevdiğim bir filmi izlemek isterim. Tam da bunun için film arşivi yapmıştım kendime. Ama Contact eksik parçaydı. Cuma günü o filmi buldum ve hemen eve gidip izlemek istedim. Zira hep TV den Türkçe dublaj izlemiştim. İlk kez orjinal dilinde izleyecektim.  En sevdiğim bilim-kurgu filmlerindendir Contact. Salt bilim-kurgu gözü ile bakmak hata olur bence. Filmin konusu çok daha derin aslında. Özellikle iki söz çok hoşuma gider bu filmde. Kız babasına

Falling in Love...!!!

Osho diyor ki; There are people who come to me and they ask, "How to fall in love? Is there a way?". How to fall in love? They ask for a way, a method, a certain technique.  They don't understand what they are asking. Falling in love means that now there is no way, no technique, no method. That's why it is called "falling in...".

1500...

Birileri kanıma fena girdi...

Ofisimisss...

İnsan yaşadığı ve çalıştığı yere iyi bakmalı. İçini açacak, mutlu edecek ayrıntılar koymalı ki orada "yaşanmışlık" olsun. Biz de ofisimizi ilk günden beri sürekli bir güzelleştirme çabasındayız. Özellikle iş arkadaşım bu konuda benden daha hevesli. Şu ara saksı saksı çiçek sevdasındayız... Limonlarımız maşallah canavar gibi. Bu fotoğraf yaklaşık bir yıl önce çekilmişti, şimdi çok daha uzunlar.  Odunsu gövdelerini oluşturmaya başladılar. Ofisin içinde yakında minik ağaçlarımız olacak :) Menekşemiz, en yeni üyemiz. Daha çok yeni. Önünde nice yıllar nice çiçekler olur umarım.   Büyük saksı Yeni Gine çiçeği. Postun ilk fotoğrafı olan o büyük pembe çiçekler de buna aitti.  Ama şimdi çiçeklerini döktü. Yenilerini bekliyoruz. Minik saksımız ise lavanta.  Onu da yeni ektik sayılır. Çıkmasını bekliyoruz.   Bir de bizim ilk göz ağrımız orkidelerimiz var. Şimdilik bir kere açtı,  onun dışında yeni dal vermedi. Her yolu deniyoruz, umutluyuz... Bu

İpucu...

Şu aralar bir şeylerle meşgulum... Üç parçadan oluşan bir takım olacak. Tahmin ettiğim gibi olursa duvarımda çok güzel görünecekler... Şimdilik sadece ufak bir ipucu...

Hafta Sonu Dökümü...

Oldukça verimli ve eğlenceli bir hafta sonu geçirdim. Hemen döküme geçelim... Önce, Cuma günü ani bir planla iş çıkışı Tunalı' ya gitmeye karar verdik. Bir kaç gün önce arkadaşımla bir yer keşfetmiştik... Flat (Keşfetmek biraz abes bir tabir zira kendisi Tunalı' nın en bilinen mekanlarındanmış. Biz sınırlı yerlerde gezen tipler olarak, sonunda farklı bir yer bulduk diye sevindik diyelim. Tüm blog postunu parantez içinde yazsaydım keşke. Tamam sustum.). Çok farklı kokteylleri ile ünlü bir  yer. Cuma günü talihsiz bir Bomonti girişiminden sonra Flat' te aldık soluğu. Rezervasyonumuz olmamasına rağmen çok sıcak bir şekilde yer sorununu hallettiler ve biz kokteyllerimizi seçmeye başladık. Bu arada orada bulunun bayan görevli bizimle çok ilgilendi. İsmini sormadım ama bir daha gidişimde kendisi ile sıkı fıkı olmayı düşünüyorum. Ne de olsa oraya çok gidecek gibi görünüyoruz. Anladığım kadarı ile aynı zamanda interaktif bir yer Flat. Yan masaya hazırladığı alevli kokteyl

Diyor ki !

Hep şarkılardan, sakızlardan fal tutacak değiliz ya...

Gorjuss #1

Boş zamanlarımda sürekli araştırıyorum kendime ne işleyebilirim diye. İnternette çeşitli şablonlar aratıyorum. Yine böyle bir zamanda karşıma çıktı bu gorjusslar. İskoç Suzanne Woolcott tarafından yaratılmış bir tarz gorjuss. Ciddi anlamda fanatikleri olacak ki şöyle bir alışveriş adresi bile var. Vee tabii bu karakterin bir çok kanaviçe çalışması yapılmış. Ben de iki tanesinden yastık yapmaya karar verdim. Öncelikle kutup ayılı gorjuss' u seçtim ve başladım.  Benimki resimden çok çok farklı oldu. Çünkü hem elimdeki renkleri değerlendirmem gerekiyordu, hem de açıkçası orjinali gözüme çok kalabalık geldi. Özellikle gölgelendirmesi ve çizgileri. Ben de sadeleştirdim ve özünden sapmamaya çalışarak kendi gorjussumu yaptım. :) Haa mavi etaminim olsa belki çok daha güzel olacaktı ama dediğim gibi elimdekileri değerlendirmeyi tercih ettim. Diğerini de işleyince koltuğumda iki güzel gorjuss yastığım olacak :)  Bir şeyi daha belirtmeliyim. Orjinal resimde

Yeniliğe Doğru...

Her gün bir yerden göçmek, Ne iyi Her gün bir yere  Konmak ne güzel Bulanmadan, donmadan Akmak ne hoş Dünle beraber Gitti Cancağızım Ne kadar söz varsa Düne ait Şimdi yeni şeyler Söylemek lazım... Mevlana Celaleddin Rumi

Envanter...

Buraları baharda çok güzel olur demiştim. Çeşit çeşit çiçekler ve böcekler...Günün envanteri, iki kelebek bir de arı. Hepsini suçüstü yakaladım :)