Ana içeriğe atla

Searching For Sugar Man...


Sen kendi halinde barlarda şarkılarını çalan birisi olacaksın, öyle ki utangaçlığından insanlara sırtını dönen bir şarkıcı. Ağır işlerde çalışıp, müziği sevdiğin için yapacaksın. Sonra birileri seni keşfedecek, iki de albüm yapacaksın ama hiç satmayacak. Tamamen başarısız olacak. Sen ağır işlerine geri döneceksin. Sonra kızın biri sevgilisine dinletmek üzere senin şarkılarının bir kopyasını başka bir kıtaya götürecek. Sonra o kıtada senin kopya albümlerin yok satacak. Herkesin evinde plakların olacak. Adeta bir halk kahramanı olacaksın. İnsanlar senin isminden para kazanacak, hakkında öldü haberleri çıkacak ve senin bunlardan hiç haberin olmayacak. Sen başka bir kıtada normal hayatını yaşamaya devam edeceksin.... Sonra bir gün bir gazeteci çıkıp senin "nasıl öldüğünü" araştırmaya başlayacak ve telefonla "sana" ulaşacak... :))) Böyle mucizevi bir hikayeymiş Sixto Rodriguez' in hikayesi.  Biz de "Searching for Sugar Man" belgeseli ile öğrendik... 





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu