Ana içeriğe atla

Aşk


Sanırım hem herkesin çok güzel demesi ile beklentimin aşırı yükselmesi hem de Bab-ı Esrar'dan hemen sonra okumam nedeniyle biraz hayal kırıklığı yaşadığım bir kitap oldu Aşk. Tabii ki de çok güzel, ustaca yazılmış. Yine de, bu iki kitabı karşılaştırmak ne kadar mantıklı bilemiyorum ama bir Bab-ı Esrar değil. 

Mesela Aşk'ı arayan Ella karakteri çok derin gelmedi bana. Belki de yaşadığı mucizevi değişim, benim hayal gücümü aştığından :). Böyle durumlarda felsefi olarak değil ama vicdani olarak The Bridges of Madison County' da yaşananlar çok daha gerçekçi geliyor bana. Hayata 1-0 yenik mi başlıyorum yoksa :) Fazla sürprizi kaçmasın diye detaya girmiyorum. Filmi izleyenler ve kitabı okuyanlar en azından bu kıyaslamamı anlayacaktır. 

Böyle negatif gibi yazıyorum ama kitap kesinlikle kötü değil. Zaten öyle bir şeyi benim değerlendirmem de mümkün değil. Sadece bendeki etkisini yazıyorum. Mesela 40 kural harika bir kurgu. Kitap sonu ropörtajı okumasam gerçekten Şems'e ait kurallar zannedecektim. Ama bunlar tamamiyle Elif Şafak' ın tasavvuf merakının birikimi ile kurgulanmış kurallarmış. Bu cidden yazara saygı duymanıza neden oluyor. Ayrıca farklı karakterlerin gözünden olayların anlatılması kesinlikle ustalık isteyen bir şey ve bu konuda da çok beğendim kitabı.

Aslına bakarsanız sanırım benim gözümde A. Z. Zahara, Elif Şafak'tan daha iyi bir yazar. Ama A.Z. Zahara aynı zamanda Elif Şafak olduğu için sanırım sorun yok :)) Yani demem o ki kitabın güncel olan kısmına çok giremedim ama geçmişin, Şems' in, Mevlana' nın ve onların çevresindeki insanların anlatıldığı kısımlar harikaydı. 

"On Dördüncü Kural: Hakk'ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. "Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir" diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatının altının üstünden daha iyi olmayacağını?"



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu