Ana içeriğe atla

Hamamönü, Bowling, Lazer :)


Bu hafta sonu Cumartesi evde pinekleyip tüm etkinlikleri Pazara sığdırdım :) 

Cumartesi sadece ve sadece tv izledim, dinlendim, evimle ilgilendim. 47 Ronin filmini merak ediyordum, onu izledim. Emek verilmiş bir film ama çok da farklı bir şey anlatmıyor. Biraz hayal kırıklığı yaşadım. 

Pazar sabahı önce Hamamönü'nde kahvaltı yaptık. Hem oldukça ekonomik, hem de güzel kahvaltı alternatiflerinin olduğu bir yer Hamamönü. Biz kahvaltımızı Yeşilçam Kafe'de, Türkan Şoray'ın gölgesinde yaptık :) 

Hamamönü aynı zamanda benim için bol bol fotoğraf çekmek demek. Bu kez çok çekmedim ama yine de kendimi tutamadım :)




Kahvaltı sonrası sponton gelişen bir planla bowling oynamaya karar verdik. Bu kez yenildik :/ Asıl eğlenceli olan Lazer oyunu idi. Kaç kere sorup da yer bulamadığımız oyuna bu kez tesadüfen yer bulduk ve hemen adımızı yazdırdık. Elimizde tabancalar, sisli ve karanlık bir labirentte bulduk kendimizi. Vurduk, vurulduk, koştuk, terledik ama çok eğlendik. En eğlencelisi de oyundan sonra size verilen çıktıda her şeyin dökümünün olması. Kim sizi kaç kere vurmuş, siz kimi vurmuşsunuz, zayıf noktanız ne, hepsini görüyorsunuz ki bu ayrıca grup içi muhabbet konusu. "Görürsün sen bir dahaki sefere", "En çok beni vurmuşsun, garezin ne?" gibi cümlelerle dolu muhabbetin ardından intikam yeminleri ederek günü bitirdik :)



Bu arada Ankara'ya bahar  çok yakışıyor. Birçok ağaç çiçeklerini açtı. Ben de her sene yaptığım gibi bu baharı da çiçeksiz geçirmedim :)



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu