Ana içeriğe atla

Vanya Dayı...


Geçtiğimiz haftanın etkinliği idi Vanya Dayı. Üç Kız Kardeş'ten sonraki ikinci Çehov oyunumuzdu ve biraz tereddütlü gittik açıkçası. Malum ilkinden edindiğimiz tecrübe bize göstermişti ki, önce okumak gerek. Zira ağır mevzular ve anlaşılamayabiliyor. Ama korktuğumuz gibi çıkmadı. Zaten içeri girince rahatladık çünkü dekor çok güzeldi. Çok özenle hazırlanmıştı. İçimizi açtı resmen. O arkadaki uzun ağaçlar, öndeki bahçe, hepsi çok güzel tasarlanmıştı.

Oyun da dekoruna uygun şekilde ilerledi. Az ve öz bir kadro, usta ve sade bir oyunculuk, etkileyici diyaloglar. Kesinlikle çok daha eğlenceli bir oyundu. Eğlenceli, dramatik ve güzel.

Oyun hakkında daha fazla bilgiye ve kadrosuna şuradan ulaşabilirsiniz.



Şimdi sizinle bazı gözlemlerimi paylaşacağım. İki çehov oyunu izledim ve ikinsinde de ortak noktalar vardı. Merak ediyorum bunlar Çehov oyunlarına has özellikler mi? Yoksa tesadüf mü?

Birincisi, derinlikli dekor uygulaması. Yani her iki oyunda da üç katmanlı dekor uygulanmıştı. Şöyle ki, önde bahçe, sonra evin içi, sonra da evin baktığı sokak tek dekorda gösterilmişti. 

İkinci bir benzerlik de sürekli bizden sonraki nesillere gönderme yapması. Çehov oyunlarında şu cümleleri çok sık duyacağız sanırım. "Bizden 200 sene sonra insanlar bu olanlar hakkında ne düşünecek", "bizden 300 sene sonra insanlar bize hak verecek" vs. vs.

Son olarak her iki Çehov oyununda da oyuncular tek tek selam vermedi. Grupça selam verdiler. Önce figüranlar sonra da asıl oyuncular selam verdi. Ama tek tek gelmediler. 

Gözlemlerim bu kadar :)



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu