Ana içeriğe atla

Satıcının Ölümü...


Bu sezon tiyatro performansımız biraz düşük. Sanırım bunda yeni oyunların azlığının da etkisi var. Ama geçen gün gittiğim oyun muhteşemdi. Satıcının Ölümü...

Basit bir hayat süren bir ailenin dramı, usta oyunculuklarla nefis bir şekilde anlatıldı. Evet evet bu oyunu güzel kılan gerçekten oyuncular oldu. Yoksa ne müzik, ne kostüm, ne sahne, hatta ne de diyaloglar çok farklı değildi. Ama öyle güzel oynadılar ki resmen içine girdim oyunun.

"Willy satıcı idi. Satıcı adamın hayatında dayanacak, temel olacak bir şeyi yoktur. Bir gülümseyişe bakar, bir cilâlı ayakkabıya. Gülümsemesine karşılık gülümsemediler mi işte o vakit dünyanın sonu gelmiştir. Ondan sonra başına iki delik, oldu bitti. Bu adamı kim kabahatli çıkaramaz. Satıcı adam hayal kurmaya mecburdur. Mesleğin icabıdır bu" diyor Devlet Tiyatroları sitesinde. Daha fazla bilgi için buradan alalım sizi. 

Erdal Küçükkömürcü, baba rolünde harikalar yaratıyor. Bir başka nefis performans da hayalperest oğlunu canlandıran Buğra Koçtepe'den geliyor. Döktürüyorlar resmen. Çok fazla rolü olmasa da Şahap Sayılgan'ı görmem de gülümsememe sebep oldu. 

Bu yıl oyun sıkıntısı çeken varsa (ki öyle bir durum var kendimden biliyorum) bu oyunu kesinlikle öneriyorum.






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu