Ana içeriğe atla

Az..


Ne ağır, ne güzel, ne sürükleyici bir kitap olmuş bu. Açıkçası okumaya başlarken böylesi bir şey beklemiyordum. Ama daha kitabın başında tokat yemiş gibi oldum. Sinir oldum, kalbim sıkıştı, tiksindim, acıdım, üzüldüm, şaşırdım ve en zoru da bu duygular tüm kitap boyunca devam etti. Bir kaç noktada ağladığımı bile hatırlıyorum. Çok güzel ama çok ağır bir kitap olmuş Az.. 

İnanın bana kapağından, arkasındaki yazıdan vs. hiç tahmin edemeyeceğiniz şeyler oluyor. İki çocuğun hayatını öğreniyoruz paralel olarak. Biri kız biri erkek. Birinin adı Derda, diğerinin Derdâ... Birisi çocuk yaşta evlendirilip İngiltere'ye gönderilmiş. Diğeri mezarlıkta su satarak geçimini sağlıyor. Aynı zamanda farklı yerlerde farklı acılar yaşayarak birbirlerine hazırlanıyorlar (Bu kısım kitabın arkasında yazan yorumla örtüşüyor).

İlk önce Derdâ'nın hikayesini okuyoruz. Zorla evlendirilişini, yabancı bir ülkede çektiği acıları, hayatta kalma içgüdüsünü öğreniyoruz. Ve tam da dünyanın en zor şeylerini bu kız yaşamış derken, diğer Derda'nın öyküsü başlıyor ve öylece kalakalıyoruz. Kimin hikayesi daha ağır kararsız kalıyoruz. Ve mükemmel bir kurgu ile iki Derda'nın yollarının nasıl çakıştığına tanık oluyoruz. Sırf bu kurgunun güzelliği için bile diğer Hakan Günday kitaplarını okumaya can atıyorum.


Aslında kitapta hissettiğim sadece UMUT oldu benim. Yani hayatınız ne kadar zor olursa olsun, ne kadar acı çekerseniz çekin, ne kadar pes ederseniz edin, ne kadar bu yaralar iyileşmez derseniz deyin inanın hala her şey çok güzel olabilir. Kitap o kadar acı, şiddet ve gerilimin arasından adeta "umut" diye bağırıyor. O yüzden okurken ne kadar rahatsız olursam olayım bittiği zaman yüzümde bir gülümseme vardı :) Şu cümlelere rağmen...

"... Sonra da hayatı boyunca kurmuş olduğu bütün hayalleri düşündü. İçlerinden sadece biri gerçek olmuştu. O da gerçekleşmemesi gerektiği için hayal olarak kurulmuştu. Sadece hayalde kalacağı için kurmaya cesaret ettiği tek hayali gerçek olmuştu. Sonra başka bir şey düşündü: Kim seçiyor acaba, dedi içinden. Hangi hayalin gerçek olacağını? O hayali kuran mı, yoksa o hayali kurduran mı?..."

"... Belki de bu sayede hayat devam ediyordu. Kimse, neye neden olduğunu önceden bilmediği için... Çünkü her davranışının zaman içindeki bütün sonuçlarına önceden tanıklık eden kişinin ilk tepkisi büyük ihtimalle, durmak olurdu. Durmak ve durdurmak. "




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu