Ana içeriğe atla

Ankara'nın Hanları # 1 ve # 2 : Sulu Han ve Çukur Han


Bu bayram Ankara'daydım :) Ne zamandır planladığımız "Ankara'nın tarihi yerlerini gezmek" için ideal bir tatildi. Biz de gezdik tabii ki. Bir kere şunu baştan belirteyim, "Ankara'da tarihi yer yok, nereyi gezdireceksin, Atakule, Anıtkabir, Kale.. ?? Sonrası avm işte" gibi düşüncelere sahiptim son bir yıla kadar. Ama aslında durum öyle değilmiş. Ankara'nın çok tarihi yeri var da, bakan yokmuş resmen. Bu tatil bunu bir kere daha idrak ettim. Bir kere sadece kale eteklerinde bir sürü han var. Suluhan, Çukurhan, Çengelhan, Pirinç Han gezebildiklerim. Daha gezeceğimiz hanlar da var. Sadece hanlar da değil, Ankara'da Ayasofya'dan da eski bir klisenin olduğunu, ancak bunun üzerine bildiğiniz bina inşaa edildiğini biliyor muydunuz. Biz bunu acı bir yolla öğrendik. Kalesi, kale dibi kafeleri, ulusun ara sokaklardaki tarihi binaları, vs. hepsini ayrı ayrı post yapacağım insallah. Bugünlük sadece Suluhan ve Çukurhan :)


Sulu Han, Ulus'ta anafartalar üzerinde, zamanının hanı, bugünün içinde bir çok dükkan barındıran bir çarşısı olmuş. Tabii özünden çok kaybetmiş. Aslında tüm Ulus'un güzelce bir elden geçmesi gerekiyor. Çok şey var buralarda 800, 900 yıllık. 




Neyse ki, Çukur Han, Sulu Han'dan şanslı imiş. Güzel bir restorasyon ile özünden sapmadan Divan Oteli'ne dönüştürülen Çukur Han, nefis bir yer olmuş. Muhteşem huzurlu bir avlu, tarihine uygun odalar. Bundan yüz yıllar önce insanların konakladığı yerde, şimdi siz de kalabilirsiniz :)






Diğer hanlar başka postlara artık :) Devam Edecek... :p





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu