Ana içeriğe atla

Distopyalar Yarışıyor....


Bayılıyorum distopya ya da ütopyaları anlatan kitaplara ve filmlere. Çok çok uzun yıllar sonra dünyanın nasıl bir yer olacağı ile ilgili hayaller kurup, bunları kelimelere dökmek bence muazzam bir iş. Ciddi anlamda hayalgücü ve kurgu yeteneği gerektiriyor. Ben de bunları okuyup ya da izleyip, hangisi mantıklı, hangisinin olumsuz yönleri neler gibi düşüncelere dalmayı seviyorum. Bir keresinde üniversite hocam bize "Aklınıza gelebiliyorsa, gerçekleşe de bilir" demişti. Sanırım bu söz "Her şey önce hayal etmekle başlar" sözünün farklı bir versiyonu. Belki de bu kitaplar, filmler bize bir çok gelecek alternatifi sunuyor. Prototip gibi, hatalarını, açık yanlarını görüp farklı bir geleceğe evriliyoruz belki de. Pekala lafı fazla uzattım, konu buraya nasıl geldi hemen onu açıklayayım. Geçtiğimiz ay distopya, yani geleceği daha çok negatif tarafı ile hayal eden, iki kitap okudum. İlki çok çok çok merak ettiğim Aldous Huxley'in "Cesur Yeni Dünya" sı, diğeri de yine ilki kadar okumak istediğim Ray Bradbury imzalı "Fahrenheit 451". 



Cesur Yeni Dünya, olaya iki noktadan bakmaya çalışan bir kitap. Ancak iki noktada bence çok uç seviyelerde. Cesur Yeni Dünya, fazla duygusuz, bağsız, sevgisiz bir yer. İnsanlar bile doğarak değil makinelerde üretiliyor. Aile, eş kavramı yok ve her şey, sorgusuz sualsiz çalışıp daha sonra eğlenmeye dayanıyor. Bu alternatifi beğenmedim açıkçası. Ancak karşıtı olan olan vahşi yaşam da fazla geri. Fazla vahşi geldi bana. Yani insanlar mutlaka bir ara faz bulmalıydı. Kitap bu konuda biraz eksik gibi hissettim. Yine de yaratılan gelecek dünyası, şarkıları, ayinleri, kıyafetleri, eğlence anlayışları ve eğitimi ile çok güzel kurgulanmıştı. Hayal gücü enfes verimli çalışmış. 

Fahrenheit 451 ise daha insancıl bir gelecekten bahsediyor. Bakmayın "insancıl" dediğime, kitapları yakan bir toplumdan bahsediyoruz sonuçta ama en azından aile kavramının yaşadığı bir gelecek var burada. Kurgu olarak Cesur Yeni Dünya kadar detaylı olmasa da karakter anlamında sanırım bir tık önde çünkü Montag'in serüveni gerçekten çok sürükleyici. 

İki kitap da beni fazlasıyla mutlu etti. Hayal gücüme yeni alternatifler ekledim ve gelecekte insanoğlunun ruh sağlığı için ne yapmasından ziyade ne "yapmaması" konusunda fikirlerim oldu. Tabii ki bunlar kurgu ama her böyle düşünüşümde hocamın sözü de aklıma gelmiyor değil :).




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu