Ana içeriğe atla

Grönholm Metodu


Bu sezonun ilk oyunu olarak seçtik kendisini. İyi de yaptık. Dört usta oyuncu, muhteşem bir senaryo, sade bir dekor, kafa karıştırıcı olaylar... Çok sevdim ben bu oyunu. Konusu itibari ile, katil uşak, hayır, aşçı, yok yok şöför triplerine giriyorsunuz (Tabii ki oyunda bir katil yok, şablon olarak diyorum) yani kafanızı kurcalıyor, şüpheli yaklaşıyorsunuz her oyuncuya, sürprizli sonu da var, daha ne olsun :)))


Oyunculara bir şey diyemem zaten, usta mı usta hepsi. Sustum ve izledim. 

Daha fazla bilgi için buyrunuz.




Yorumlar

  1. bugün vanya dayıya gidiyorum. sırada bu oyun var :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Vanya Dayı'ya geçen yıl gitmiştim. Çehov olduğu için haliyle biraz ağır :)) Ama özellikle dekor oyunlarını çok beğenmiştim.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu