Ana içeriğe atla

Gün Ortasında Karanlık...


Hiç bir zaman aşırı bir siyasi görüşüm olmadı. Kendimce, vicdanımla ve ahlakımla bana doğru gelen yoldan gittim hep. Çünkü bana göre doğrular çok da görece değildir. Zor bir şey değildi yani doğruyu takip etmek. Kimsenin bana yol göstermesine gerek yoktu. O nedenle de kişileri, birlikleri değil sadece idealleri ve fikirleri takip ettim. Çünkü birey olsun birlik olsun, belirli bir güce ulaşınca her şeyin kontrolden çıkabileceğini biliyorum. Bize bunu biyolojide öğretiyorlar. Bir hücrenin asla sonsuz büyüyemeyeceğini... Hücre belirli bir büyümeden sonra ya ikiye bölünür ya da patlar. Gücün dengesi bu sanırım...

Bunları neden yazıyorum derseniz, bu kitap bence tam da bunu anlatıyor. Güzel ideallerle yola çıkıp aşırı büyüyen bir gücün nasıl da kontrolden çıktığını ve bu durumun mağdur ettiği tarafları.


Aslında böyle yazarak bu kitabın derinliğine saygısızlık etmek istemem. Siyasi olarak ciddi anlamda öz eleştiri var bu kitapta. Bir siyasi mahkumun son bir kaç haftasını geçirdiği hapishanedeki anıları anlatılıyor. Daha çok mahkumun kendi iç savaşı. İkiye bölünmüş bir toplum, iki tarafta kendini ifade ediyor.. Ama ben bu kısmı ile daha az ilgilendim. Dediğim gibi ben gücün nasıl kontrolden çıkabildiği ile daha çok ilgileniyorum. Güç çok da iyi bir şey değil, güçsüzlük de. Peki bu durumdayken Dünya nasıl değişir... Bilmiyorum...



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu