Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yuvarlak Masa Şovalyeleri :)

Uzun bir aradan sonra Cuma günü arkadaşlarla dışarı çıktık. Üniversitede gençliğimin geçtiği Olgunlar'a gitmekti planımız. Önce Soul'e oturalım dedik ama iyi yer kalmamıştı biz de kendimizi Kafka'ya attık. Tam köşede, kocaman, yuvarlak bir masa vardı. Orayı kaptık 7 kişi. Ama ambiyans olarak nefis bir yerdi. Hem biraz kumarhane masası, hem biraz tiyatro sahnesi. Harikaydı. Muhabbetimizin yaklaşık 30 dakikası böyle bir masada neler yapabiliriz ile geçti. Bir dahaki buluşmaya iskambil kağıdı götüreceğimiz kesin :DD Şaka bir yana güzel eğlendik. Ertesi gün yaşadığım "akşamdan kalma" moduna değdi...

Doktor Moreau'nun Adası

Benim gibi bir bilim-kurgu severin çok önceden yapması gerekeni yapmaya başladım nihayet. Tüm bilim-kurgu klasiklerini okumaya kararlıyım. H. G. Wells ile işe başladım. Bu kitaplar 1800 lü yıllarda yazılmış. Yani 100 küsür sene önce insanlar çok geniş bir bakış açısıyla resmen geleceği inşa etmiş. Bu bana hep büyüleyici gelmiştir. Kitabı da o nedenle büyük hayranlıkla okudum. Sadece hayal gücü değil, kullanılan dil itibariyle de su gibi aktı kitap.  "İçimizdeki,  bizi hayvandan daha fazla bir şey yapan her neyse, tesellisini ve umudunu, insanların günlük dertleri, günahları ya da sorunları arasında değil de maddenin engin ve sonsuz yasalarında bulmalıdır sanırım..." Böyle düşünen insanlar yazıyor işte bu kitapları...Biz günlük hayatın dertleri ile uğraşırken. 

Hamlet

Sonunda yazmam gerekeni başta yazacağım ama o ne finaldi yaaa... Neyse başa dönelim, böyle bir klasiğin, filmini, balesini, tiyatrosunu her şeyini izlemek istiyordum. Balesi nasip oldu geçtiğimiz hafta sonu. Çok beğendim, çok eğlendik. Özellikle Hamlet'i canlandıran balet'e hayran kaldım. İki dansı çok beğendim. Birincisi Hamlet ile Ophelia'nın romantik dansı, diğeri de Gertrude ve Claudius'un şehvetli dansı :) Bu arada fonda yaptıkları hayalet oyunları da çok başarılıydı.  Ha bir de demiş miydim... O ne finaldi yaaaa :D

Sevemez Kimse Seniiiiiii

Bu sezon Basketbol  Liginin açılış maçında, şansıma Beşiktaş 'ım Ankara'ya geliyordu... Yalnız bırakmak olmaz tabii. Aldık biletlerimizi önceden ve maça gittik. Maça giriş maceramız tam bir faciaydı. Benim ve arkadaşımın çantaları vardı haliyle ama tam biz salon girişine yaklaşmışken bir baba kız bizi durdurup "O çantalarla içeri almıyorlar" demez mi. Kaldık öyle, napalım napalım, hemen yakınındaki tren garının emanet dolaplarını önerdi baba olan. Akıllıca ama yorucu bir çözümdü ama yaptık yani. Gittik çantalarımızı bıraktık tekrar girişe geliyorduk ki.... o da ne.?İnanılmaz bir sıra. Tamam Ted Koleji karşısında Beşiktaş misafir takım ama sonuçta taraftar potansiyeli belli. Tek bir gişe koyup millete resmen eziyet çektiriyorlardı. Bileti önceden almamız da normalde kar etmiyordu, o sıraya girecektik ama biz muhabbet ayağına kaynadık genç bir çiftin yanına. Ve o sıraya çok girmeden ama yine de sıkıntılarla kağıt biletlerimizi aldık ve girdik salona.  Basketb

O an...

Geçen gün, servisle eve dönerken, uzaklarda öyle güzel bir manzara yakaladım ki... Güneş batmak üzereydi ve ışık binalara çok güzel vuruyordu. Seyir halindeyken çektim telefonumla. Haliyle yakınımızdaki ağaçlar bulanık çıktı ama böyle de çok ilginç bir tablo çıktı karşıma. Fotoğrafı çekip, üzerine fırça darbeleri vurmuş gibi... 

Meraklısı İçin Öyle Bir Hikaye...

Sezonu bu oyunla açtık bu sene. Sait Faik'in hem hayatında hem de öykülerinde karşılaştığı, tuhaf ve komik karakterler Erdinç Doğan ile dile geldi.  Sağlık sebebiyle ikinci yarısını kaçırdık ama ilk yarısı bile oyunun gidişatı hakkında fikir veriyordu. Kimi zaman eğlenceli, kimi zaman dramatik, bir çok öykü dinledik...izledik.  Erdinç Doğan o karakterleri öyle güzel geçişlerle öyle güzel canlandırdı ki, bakyamın oyunun tek kişilikmiş gibi olduğuna... Kadrosu çok zengin.  Daha fazla bilgi için tık tık...

Tiyatro, Bale, Maç...Güllaç :)

İki hafta sonum da çok hareketli geçti. Hem tiyatro sezonunun, hem opera bale sezonunun hem de basketbol liginin açılışını yaptık. Bu araya bir de Glutensiz Güllaç sığdırdım :))))  Ayrı ayrı postlar gelecek, bu fragman olsun.. Özellikle Cumartesimiz çok komik ve koşturmacalı geçti, Maç 16.00, bale 20.00 de idi. Biz iki saat önce "sevemez kimse seniiii" diye tezahurat ederken iki saat sonra Hamlet'in muhteşem dansını izliyorduk. Spor salonu ile opera bale arasında Gençlik Parkı olunca, kestirme yaptık. Uzun zamandır gitmemiştim Gençlik Parkı'na. Tenha iken çok güzel olabiliyormuş... Vee tabii pazar günü evde geçirmeye karar verince, mutfağa attım kendimi ve glutensiz güllaç ile çıktım :p

İlyada Destanı...

Geçen aylarda merak salıp bir gaza geldim. İlyada ve Odesa destanlarını okuyacağım diye. İlyada'yı yeni bitirdim. Yazıldığı yıl itibari ile mükemmel bir eser olsa da okuması bir hayli zordu. O yüzden Odesa destanı için kendime biraz zaman vereceğim. Aslında en çok Odesa'yı merak ediyordum ama kronolojik gideyim diyerek önce İlyada'dan başladım. Bu arada Kronos zaman tanrısıymış :DD...

Tabaklar Renklensin...

Şu aralar Ikea'dan aldığım dekoratif tabakları boyama çılgınlığına giriştim. Şu postumda bahsetmiştim zaten. İki tane daha boyadım. Birisi kendime diğeri de küçük yeğenime. Yeğeniminki resmen emri vaki oldu :))) Bir gün ansızın kendisinden bir telefon aldım (Evdekilerden habersiz arıyor bu arada 5 yaşındaki hatun) . "Halaaaaaa, sen babaanneme tabak çizmişsin ya, bana da yapar mısın, ama rengarenk olsun ve kelebekli olsun" dedi :DD. Eeee bu saatten sonra o tabak çizilecek, kaçış yok.... Kendime de binaların olduğu bir tabak çizdim. Aslında fikir olarak çok hoşuma gitti ancak tembellik yapıp kenarları fırça ile boyamak yerine cama yazar kalemle geçtim ve verniklerken birazcık aktı boyalar. Ama olsun. O da bana ders olarak sehpamın üzerinde duruyor. Artık üşenmiyorum. Zira yeğenimin kelebeklerini boya ile yaptım ve hiç akma olmadı.  Kafamda daha en az iki tabak çizimi projesi daha var. Allah beni ıslah etsin :DDDD