Ana içeriğe atla

Sevemez Kimse Seniiiiiii


Bu sezon Basketbol  Liginin açılış maçında, şansıma Beşiktaş'ım Ankara'ya geliyordu... Yalnız bırakmak olmaz tabii. Aldık biletlerimizi önceden ve maça gittik. Maça giriş maceramız tam bir faciaydı. Benim ve arkadaşımın çantaları vardı haliyle ama tam biz salon girişine yaklaşmışken bir baba kız bizi durdurup "O çantalarla içeri almıyorlar" demez mi. Kaldık öyle, napalım napalım, hemen yakınındaki tren garının emanet dolaplarını önerdi baba olan. Akıllıca ama yorucu bir çözümdü ama yaptık yani. Gittik çantalarımızı bıraktık tekrar girişe geliyorduk ki.... o da ne.?İnanılmaz bir sıra. Tamam Ted Koleji karşısında Beşiktaş misafir takım ama sonuçta taraftar potansiyeli belli. Tek bir gişe koyup millete resmen eziyet çektiriyorlardı. Bileti önceden almamız da normalde kar etmiyordu, o sıraya girecektik ama biz muhabbet ayağına kaynadık genç bir çiftin yanına. Ve o sıraya çok girmeden ama yine de sıkıntılarla kağıt biletlerimizi aldık ve girdik salona. 

Basketbol sevdiğim bir spor zaten, izlemek eğlenceli. Hele bir de Beşiktaş olunca keyifli bir maçtı. Eee TED'in bu seneki en azından şimdilik durumu biraz iç açıcı olmadığı için 40 küsür sayı farkla kazandık maçı. Bu arada özellikle pota arkası Beşiktaş tribününün şovu yüzünden kim bilir kaç sayı kaçırdım. Gençler resmen rol çaldı, bir de bize, yan tribüne laf attı. Biz de onlara karşılık verdik. Eğlenceliydi... "Sevemez Kimse Senii" diye bağırırken buldum kendimi. Çıkışta da dinlenemedik, Zira gitmemiz gereken bir balemiz vardı... Hamlet bizi beklerdi :D.





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu