Ana içeriğe atla

Coffee Carnaval Blues Session


Planımda bu Cumartesi yatmak vardı. Zira gribimsi bir durumdayım şu an ve en kötüsü kulaklarım zonkluyor. Coffee Carnaval' ın olacağını biliyordum ama gitmek için bir umudum yoktu açıkçası. Derken sürpriz bir bilet buldum. Durur muyum hiç, hemen ayaklanıverdim. Bana kahve demesinler zaten.  Düştük Ankara Palas'ın yollarına. Erken gittik aslında saat 12 gibi. Dedim tenhadır henüz ama bir de ne göreyim, tıklım tıklım içerisi. Sizi hemencecik sarıveren kahve kokusu, bir yerlerden gelen canlı blues tınıları... tam benlik bir mekan. Neyse ki grip nedeniyle tat ve koku alma duyum zarar görmemişti, zira bir sürü kahve tattım ve nefislerdi. Mantar aromalı mı dersin, latte mi dersin :) 

Sadece kahve yoktu tabii ki, aksesuarlar, fincanlar, süsler, posterler...

O kalabalığı görünce önce acaba daha geniş bir yerde mi yapsalardı diye düşündüm, ancak sonra Ankara Palas'ın o eski havasının da çok yakıştığını gördüm. Bir yandan kahvemizi içip müziğimizi dinlerken bir yandan da Atatürk'ün oturduğu yerleri, dansettiği balo salonlarını görme fırsatımız oldu. 

Benim için misss kokulu bir gündü. 















Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu