Ana içeriğe atla

ArtAnkara




Bugün ArtAnkara, 4. Çağdaş Sanatlar Fuarı'nı gezdik. Ben de taze taze postunu yapmak istedim. Seviyorum orjinal fikirleri. Kocamaaaan bir evim olsa da hepsini assam duvarıma, ya da koysam köşelere o güzel heykelleri. Tabii çok zengin olmak lazım bunun için, zira en küçük tablo bile çok pahalı. Ama bu fuar sayesinde alamasak da bakıyoruz doyasıya. Oldukça çok eser vardı. 2.5 saat kaldık orada ama tamamını gezememiş olabiliriz. 












Girişteki büyük heykeller karşılıyor sizi. Çok güzeller ve inanılmaz emek harcanmış. Cem Özkan'ın atlarına bayıldık...







 Gür Dalkıran









Fuar'ın en beğendiğim performansı ise "Ahh Ankara" oldu. Ankara'daki yozlaşmayı ve kimlik karmaşasını çok güzel ele almışlar. Katkısı olanlarla konuşma fırsatımız da oldu uzun uzun. Çok hevesli ve idealistlerdi. Böyle gençlere bu ülkenin ihtiyacı var kesinlikle.



 Ulus sokakları...




Ulaşım...


Fuar'a ait genel izlenimime gelince,  kesinlikle soyut çalışmalar ağırlıklaydı. Gerek resimde gerek de heykelde modern temalı soyut çalışmalar vardı genellikle. 


 Ayakkabı'dan Sanata..



 Serap Selçuk Atabaş...




 Zerrin Tekindor


 Mahmut Karatoprak








 Evren Sezgin










Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu