Ana içeriğe atla

Bilkent Sanat Festivali




Yine olayları biriktirip biriktirip sonradan postları yaptığım bir dönem :) İki hafta geçti sanırım bu festivalin üzerinden. Çok eğlendiğim bir gün oldu. Şöyle ki, aslında alan çok uygun değildi bence eserleri sergilemek için. Bilkent Center büyük bir yer ama tek geniş bir salonu yok. Orada bir çok sanat galerisi olduğu için ve Bilkent Sanat Sokağı'ndan dolayı sanırım orada yapılmak istenmiş. Ama dibinde hamburgerci varken, yemek kokuları içinde çok da moda giremiyorsun bence. Çok karışık, düzensiz ve sıkış tepişti adeta. Gezmek zordu. Ama çok fazla performans vardı. Neredeyse tüm sanatçıların birebir tablo yapışlarını izleyebildim. Ayrıca bir çoğu ile güzel muhabbetler de yaptık...

 Cüneyt Süer, çok sevdiğim bir tarz. Asimetrik evler ve renkler harika. 





 Nuran Erbük... Kendisi ile uzun uzun sohbet etme şansımız da oldu. Çok tatlı birisi...


 Nermin Alpar... Senin tablolarından birisini, bir gün duvarıma asacağım... Çok seviyorum. 
Ben de böyle bir tarz, fikir bulsam ordan yürüyeceğim ama yok işte. Sadece çizebilmek yetmiyor ki. 


 Nuran Erbük'ün performansından...


Festivalin Aysel Gürel'i.... Mine Arasan...Kendine has bir tarzı, tavrı var. 
Sanırım ressam olmanın yolu Bodrum'a yerleşmekten geçiyor. Biraz da deli dolu olacaksın...:)))


 Teee Üniversite zamanından bir dostun da sesini duydum :)


 Kuveytli ressam Ahmed Muqeem'in performansından....





 Selahattin Gökoğlan... Nefis değil mi...


 Ufuk Güneş....Çividen yapılmış harika bir heykel...


 Yavuz Bozkurt...


Murat Yıldırımçakar... Kendisi ile de tanıştık. Yetenekli insanlar ya hafif tutuk ya da deli dolu oluyorlar. Murat tutuk olan sınıftan. Sadece işini düşünüyor... Nefis eserleri var. 




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sünger Bob ve Patrick... :)

Bir taş boyama daha tamamlandı. Hem zaman güzel geçti hem de minik bir kalp mutlu edildi (yani umarım...). :)))

Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar ?

Üçüncü etamin işimi de bitirdim. Aslında örnek aldığım fotoğrafta bu kuşlar 4 tane idi ve kalp şeklinde kuyrukları vardı. Ancak hem benim kasnağıma sığmadığı, hem de fazla kalabalık durduğu için ben biraz değiştirdim. Ha bir de göbekleri beyazdı, ben kendi renklerinin açık tonlarını tercih ettim. Bu hali bence daha güzel oldu. Son bir adım kaldı. O da çerçeveletmek. Noel Babayı da henüz çerçeveletmedim. Çerçeveciyi ihya edeceğim bu gidişle. Puzzle, etamin derken bir sürü şeyi biriktirdim çerçeveletmek üzere.  Şimdiki projem bir doğum günü hediyesi :) Hadi bakalım. Bir işe başlamak, o işin yarısıdır derler...  Güm güm...   Göbekleri de doldurduk mu, tamamdır...  Favorim...

Sid' in İntikamı...

Nasıl ki Star Wars serisinin en dramatik ama en sevdiğim bölümü "Revenge of the Sith" ise, şimdiye kadar yaptığım en zor kanaviçe de bu oldu ( Cümleyi toparlayana bir yastık hediye edeceğim :)) ) . Kısaca anlatmak istiyorum hikayesini.... Her şey arkadaşıma doğum günü hediyesi projemle başladı. Ona bir şeyler işlemek istiyordum ama sevdiği bir şey olsun diye düşündüğümden ağzını aramaya başladım. Bir muhabbetin ortasında,  Ice Age' deki Sid' i çok sevdiğini öğrendim. Tamamdır dedim, Sid' i işleyeceğim. Oturdum bilgisayar başına Sid şablonu arıyorum. Kesin vardır diye de anlamsız bir özgüvenim var. Ama yok, yani istediğim gibi yok. Ya küçük ya da aradığım gibi değil.  Tabii ben ümitsizliğe kapıldım ve başka bir şey yapayım bari girişimlerine başladım ama aklım kaldı Sid'de. İçimdeki "yapabilseydim çok güzel olacaktı" sesleri baskın çıktı ve şablonunu kendim çıkarmaya karar verdim   Önce bir Sid fotoğrafı buldum. Sonra onu